2011-04-10
Truman: - Böyle Rahat!!
Uzun zaman önce izlediğim bir filmi çıkardım arşivimden. Filmler kitaplar gibi zaman geçtikçe deneyimler ve birikimlerle birlikte yeniden yeniden okudukça, izledikçe başka tatlar verirler. Bugün yeni deneyimler edindikten sonra bana yeni ne hissettirebilecek dediğim film "Truman Show" du.
Filmi ilk izlediğim zaman geldi aklıma... Çok keyif almıştım çünkü hayatımın belli kesitlerinde senin gibi bende "bu hayat benim değil" diye düşünmüşümdür. Bir gün bana "bazen elimde mısır kendimi izliyorum, hayatımı sanki başkası yaşıyormuşçasına demiştin işte o gün anlamıştım bunu da, bu his bana özel değildi.
Kaybettiğimiz nokta şu ki biz bunları kurgulayıp, zenginleştirip film haline getiremiyoruz.:) Hepimiz hayal ediyoruz ama hayal dünyamızı somutlaştıramıyoruz. Kimseye kulak asmadan somutlaştıranlar ise zaten sanatçı, yazar, tasarımcı vs. oluyor.
Artık çevremizde kameralar olmadığını bilecek kadar büyüdük bu yüzden o zaman olduğu gibi hınzırca gülümsetmedi. Ayaklarımız o kadar sıkı basmaya başlamış ki fark etmeden.....
Aklıma cam tavan sendromu ve pire deneyi geldi (bunun çok daha farklı deneyleri ve faklı isimleri de vardır.) Hikayeyi de bilmeyen yoktur ama yine hatırlatmakta fayda var;
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler.Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine, metal bir zeminin üzerine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler.Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar.
"Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler.Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı ‘hayat dersi’ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar.
Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (burada 30cm’den fazla zıplanamaz inancı) varlığını sürdürmektedir."
Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. Bu pirelerin yaşadıklarına ‘cam tavan sendromu’ denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır.
Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir. İnsan inandığına denktir.
Tamam hikayeyi hatırladım da filmle ne alakası var diyorsun ama aslında çok alakası var.
Bu sefer gülümsemedim dedim ya filmde kaçırdığım bir replik fark ettim;
"İnsanoğlu kendine sunulan dünyanın gerçekliğini kabul eder"
Belli bir yaş sınırı artık geçilmiş ve evet sunulan dünyanın sisi kendi gerçeklerimizi kafi miktarda bu güne kadar görmemize engel olmuştur. Bir kaç deneme, bir kaç hayal kırıklığı artık zıplamak da yormaya başlamıştır. Çevremizdekiler bile o kadar alışmıştır ki aynı davranışları sergilememize, farklı verilen tepkiler onları panik etmeye başlamaktadır aynı filmde olduğu gibi...
Kendi kendimize yarattığımız stüdyolarımızdan, cam fanuslarımızdan çıkıp onların istediği ya da olmamız gerektiği gibi değil de kendimiz gibi olarak biraz şaşırtma vakti gelmedi mi?
Bana diktiğin gözlerini lütfen üzerimden çek ve etrafına bak...
Olduğun yer hala durmanı istediğim yer mi? Yoksa durmak istediğin yer mi???
“Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar”
Dr. David J. Schwartz
Enerjini neye harcamak istersin ispat etmeye mi? yoksa çözüm üretip sonuca yaklaşabilmeye mi?
Seni seçiminle yalnız bırakırken ben film gerçeğine dönerek bir kaç bilgi paylaşmak istiyorum:
Tür : Komedi / Dram
Gösterim Tarihi : 16 Ekim 1998
Yönetmen : Peter Weir
Senaryo : Andrew Niccol
Görüntü Yönetmeni : Peter Biziou
Müzik : Burkhart von Dallwitz , Philip Glass , Leo Robin
Yapım : 1998, ABD , 103 dk.
Film 71. Oscar ödüllerinde "En İyi Yönetmen", "En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ve "En İyi Özgün Senaryo" dallarında oscara aday gösterilmiş fakat her üç dalda da ödülü kazanamamıştır. 98 yılında kimler bu ödülleri aldı bilmem ama ben olsam Truman Show'a verirdim, sayılan 3 dalda da oscarı hak etmiş bir film... Hala keyifle izlenip bir çok insanın enleri arasında olması çok daha değerli ya neysee...
PS: Aynı zamanda telefon melodim olan şarkının Linkini paylaşıyorum. Bu yazımın bitiminde çok kapalı kaldığımı düşünüp dışarıda harika yağan yeni yağmura kendimi bırakıp torak kokusunu mis gibi çekmek istedim, rahat bir ayakkabı giy, katıl hadi.....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)