Yazımın konusu çocukken izlediğim bir çizgi filmden başladı.
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde
1988 yılında yani TRT'nin tek kanal olduğu yıllardan kalma bu çizgi film mini miniyken beni düşündürmeye başlamıştı. Ürkerek izliyordum ama izlemekten kendimi alamıyordum. Sonraları çok düşündüm o yaşlarda beni fazlasıyla etkileyip ileriki yaşlarda aslında hepimizin yaşadığı ama bazılarımızda daha belirgin ufak çaptaki kişilik bölünmesine sebep olmuş olabilir mi? diye.. Sanırım bunun cevabını hiç bilemeyeceğim..
İzlemeyenler için toz bulutundan başlamak gerekirse; Dr. Jekyll ve Mr. Hyde Robert Louis Stevenson tarafından 1886 yılında yazılmış bir kitap. Kitabın sinemaya ve televizyona çok fazla uyarlaması var ki (Viki'ye göre wuuhu 123 kez) ben izlemedim, hatta NTV yayınlarından da çizgi romanı çıkmış.. Ancak esinlenildiğini düşündüğüm bir örnek var sanırım, belki onlar da benim gibi çocukken izleyip korkudan unutamamıştır ehe..
Araştırdıklarımdan anladığım kadarıyla Stevenson kitabın konusunu rüyasında görüyor ve çok kısa sürede yazarak kitap haline getiriyor. Bu arada aklıma bir önceki yazımın not kısmı geldi, sanırım rüyalarım gerçekten gerçek olabilir.. Kitap ki benim bildiğimce çizgi film; Dr. Jekyll'ın kimyasal bir formül bularak bedenindeki iyilik ve kötülüğü faklı insanlar gibi tek bedende ayırabildiğidir. Gündüzleri fazlası ile iyi bir doktorken, geceleri katil, nalet bir adam haline gelmektedir ve her türlü suçu acımasızca işlemektedir. Dr. Jekyll bu durumdan büyük vicdan azabı çekmektedir blaa blaa.. Viki'de çok hoşuma giden bir cümle var "Roman zaten insanın doğasında bulunan kişilik farklılıklarının bir alegorisidir." İnsanın doğasında aslında sadece iyilik ve kötülük yoktur, farklı şekillerde de bölünmeler yaşayabilirsin ki mesela benim ki öyle; tabii ki konumuz ben değilim o sebepten fazla ayrıntı bekleme...
Neyse yıllar geçti, sabahın köründe koskoca bir tabak meyve eşliğinde gözlerimi ayırmadan izlediğim bu etkileyici eser aklımda hep kaldı.... Bir film bende derinlerde kalmış sessizliği sonraları yine bozmuştu yıl 1999'du ve ben bir anda dejavu olmuştum.
Fight Club
Birebir aynı değildi normal olarak ama dediğim gibi benim için özü aynıydı, bir çocuk izlediği şeyden korktuysa bir ömür kilitli bir dolapta hep saklı durur. Filmi izlemeyen yoktur diye düşünüyorum yok hala varsa bazı filmler eskimezlerden. Gerçi bana bakma 1886 yılında yazılmış bir kitaba, okumayı yeni söktüğüm yaşta bir çizgi filme takılı kalmışım ama geçerli nedenlerim var..
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTNjQ2oFoQZmDPfG4u2poFBTJFky_q2gR7IY5JJHfPNbnd5Q98wgGGBf813v1OL7Ab6KTVZNrEeZ1zFUXE_zzulhq6LaABDK2FuzVrZLMOY6DffGEWvG44AzD7er552u3okL5j0y6YrXh4/s200/fight+club+1.jpg)
Aklıma geceleri dinlemeyi sevdiğim bir ses geldi, sanırım sebebini şimdi anlıyorum; aynı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi tınısına bayıldığım ve beni bir yandan ürküten bir ses Tom Waits... LİNK'te sevdiğim şarkılarından biri sanırım eşlik edebilir bana olduğu gibi sana da..
Filme geri dönersek yine bir kişilik bölünmesi ve bunda da yine diğerinde olduğu gibi "iyi ve kötü"... Diğerinden farkı kimyasal yok!.. Filmle ilgili çok detaya girebilirim ama yapmayacağım çünkü önümüzde daha yol var...
Beyza'nın Kadınları...
Yönetmenine pek bayılmam normal şartlarda ama bu film mmmm güzeldi... Kişilik bölünmesi bu filmde de vardı ki fazlası vardı başrol oyuncusu ikiden fazla kişilik bölünmesi yaşıyordu, bu filmle birlikte araştırdığımda karşıma kişilik bölünmesinin "dissosyatif kişilik bozukluğu" olarak adlandırıldığını öğrendim. Kişi filmde de olduğu gibi bazen 10'a kadar çıkabilen farklı kişiler haline geliyor ve birbirlerini hatırlamıyorlar... Dışarıdan bakınca eğlenceli gibi görünse de evet sinemada ya da ekranda işlenilmeye çok müsait ama normal hayatta sanırım korkunç bir şey...
Beyza'nın kadınları ile ilgili bir eklemem daha olacak ki benim için konunun da önünde diyebilirim Demet Evgar... Hanımefendiyi bu filmle tanıdım ve hayran kaldım. Oscarlık bir oyunculuktu, izlediğimde Türkiye'de ondan daha iyi bir aktris olmadığını düşündüm. Senaryo itibariyle birden fazla karakteri canlandırmıştı ve hepsi birbirinden başarılıydı ve inanır mısın ben hala o kadının gelmesi gereken yerde olmadığını düşünüyorum, az rastlanır türde bir oyuncu, izlersen ne demek istediğimi eminim daha iyi anlayacaksın... Bırak oynatmayı oyunculuğuna film yazılabilir, ilham o olur zaten..
Do No Harm..
Henüz ilk bölümüne şahit olabildiğim dizide 'ki tutmazsa muhtemel devam etmezler' beyefendi yine doktor ve henüz nedenini bilmiyorum kişilik bölünmesiyle karşı karşıya.. Bilin bakalım hangileri "iyi ve kötü"...
Sinema tarihinde örneği verilecek başka filmlerde olduğunu biliyorum ama ben sadece anlık aklıma gelen gözlemimi yazarım, onu işin uzmanlarına bırakıyorum...
Bilmelisin ki yazının başında da dediğim gibi herkes kişilik bölünmesi yaşar; doğamızda var... Bazılarımız bunu büyük çalışmalarla daha belirgin yaşarız. Bazen olmamız gereken, yetiştirildiğimiz, büyüdüğümüz sosyal çevrenin aksine bir karakter daha özgürlüğüne ulaşmak ister içimizde... Kendinin farkında olan ve kendini iyi tanıyan insan bunun farkında olabilir.. Figh Club'da olduğu gibi onu öldürmek için beni öldürmeliyim çözümü yanlış olur, korkmayalım araştırmalarıma göre tüm kişilikleri birbiri ile barıştırıp hayatına mutlu mesut devam edebiliyormuşsun... Ama diyorsan ki böylesi daha eğlenceli seni tabii ki tutmayacağım tatlım, tadını çıkar!..
Bakalım bir sonraki kişilik bölünmesi bizi nereye götürecek?
Ps: Benim tanıdığım bir Dr. Jekyll ve Mr. Hyde durumu da var çok çabalamama rağmen Dr. Jekyll'ı baskınlaştıramadım... Şarkımız bahsi geçen filmlerden birinin son sahnesinde çalıyor ve kendisi LİNK'te...
0 yorum:
Yorum Gönder