Bir süredir bahsetmek istediğim değerli bir arkadaşımın sosyal girişimi var. Nasıl başlasam diye düşünürken yine bir film ilham kaynağım oldu..
"Hachiko: A Dog's Story"
Hayvan sevgisinin birebir yaşandığı bir evde büyümedim. Küçükken talihsizlik o ya bir horozun bacağımı gagaladığını hatırlıyorum o zamandan sonra uzun bir süre hayvan gördüğümde ürktüm. Taa ki kuzenimin minik köpeğini tanıyana kadar, uzun yaşayan şanslı köpeklerdendi. Kara olan tüylerinin bir kısmının beyazlığını bile görebildik... Sakindi, sadakati ve karşılık beklemeden çok ama çok sevişiyle hayvan korkumu onunla birlikte yenmiştim. Hayatta her şey gibi kötü yaşanmışlıkların ardından gelen iyi deneyimdi o; horozla başlayan korkum sayesinde sevgiye döndü.
Filme gelince kendisi yarım saat aralıksız ağlamama sebep oldu. Sadakatin, sevginin ne demek olduğunu öğreten gerçek bir hikayeydi. Başrolünde Richard Gere'in ve Akita türü köpeğin oynadığı film, zaman içinde birçok kelimenin içini boşaltmayı becermiş bizler için unutulan çok duyguyu yeniden akla getirir nitelikte.
Filmde geçen kısa bilgilendirmede Akira türünün insanla ilk dost olan tür olduğundan bahsediliyor.
Filmde geçen kısa bilgilendirmede Akira türünün insanla ilk dost olan tür olduğundan bahsediliyor.
Başkasına götürülmek üzere yola çıkmış bir yavru köpeğin kaybolması ve kendi sahibini seçmesini anlatan filmde asıl dokunaklı kısım 9 sene boyunca aynı tren istasyonunda sahibini bekleyen bir köpeğin hikayesine dönmesi.
İşin ilginç tarafı bu hikaye hayal gücü ile hikayeleşmemiş, gerçekmiş. Gerçek Hachiko'nun bronz heykeli Shibuya (Tokyo) istasyonundaki bekleme salonundaymış. Kelimelerle ifadesi zor olan filmi, tüm hayvan severler ve hatta sevmeyenler(sevemeyenler) izlemeli, ne demek istediğimi o zaman hissederek anlayacaksın. Şahsen etkilendim hem de çok..
Yazının başında bahsettiğim blog ise Sevgili Ceyda Keçeli'ye ait. Benim de yakından bildiğim bir hikayesi var bu sürecin. Ceyda, köpeği Gofret'in kaybolmasına çok üzüldü ve o dönem köpeğini bulmak için başvurabileceği platformlar aradı. Hayatının büyük kısmı birbirinden farklı platformları tanıyarak geçmesine rağmen bu konuda istediği gibi yardım alabileceği bir platform bulamadı.
Gofret bir süre sonra biraz yıpranmış olarak bulundu ancak Ceyda bu işin peşini bırakmamaya niyetliydi ve tamamen kişisel çabasıyla bir sosyal girişime imza atmaya karar verdi "kayıpköpek"..
Öncelikle twitter hesabı açtı @kayipkopek ardından facebook sayfası Kayıp Köpek Türkiye işinden fırsat bulduğu zamanlarda yurdun her yerinde ev arayan köpekleri, kaybolan köpekleri paylaştı. Her ikisi de sahiplerini buldu...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLzMP8L9rttw2jUNeMgWlWlXUM5SUBfI70OJPZwuKshNdPfdHHUUEI0oznOnq1CRo4M8Bzrn04gk19p0IeICAPkkJBx7zFyowkmsLaSPCSL1KfBNRCdMe50zzlx1Ne4NwDH360cBxkV1Gi/s1600/_kay%C4%B1p-kopek-profil2.jpg)
Hachiko filmini izlediğimde bir hayvanın kaybolmasında ya da yuvasız kalmasında üzülen tarafın hep hayvan sahipleri olduğunu düşünmemin ne kadar eksik olduğunu anladım. Böylesi hissiyatı derin hayvanlar zaman içinde duyguları evrime uğramış bizlerden daha saf ve temiz sevdiklerine bağlılar...
Belli bir yaştan sonra bilindik geyikleri de yapılan insanların hayvan sevgisinin nedenini şimdi anlıyorum, kim bilir belki onları karşılıksız tek seven onlardır.
Ps: Film güzel, Kayıp Köpek Türkiye güzel ve şu an hissettiklerim çok daha güzel.. Teşekkürler Ceyda, köpeğini bulduğunda sadece ona değil tüm köpeklere sarıldığın için...
0 yorum:
Yorum Gönder