Sayfalar

2011-10-23

"Run Forrest Run"


Hayata yetebilmek adına ne kadar çok alana yayılmaya çalıştığımızı farkettiğini söylemen son zamanlarda beni en çok düşündüren cümlelerden biriydi... 

Ortada basit bir düzenek mevcut; ölüm, doğum... Arasını doldurmak için çizdiğimiz yola baktığımda kosakoca bir labirent vardı, karmakarışık... Sonunun çıkmaza bağlandığı ne çok yol yaratmışız kendi kendimize ve önceden göre göre. Ne kadar çok karmaşıklaştırmak için uğraşmışız... Yanlış anlama yine, keyif almak adına ya da kendini geliştirmek adına yaptıklarından bahsetmiyorum, neyi kastettiğimi sen de iyi biliyorsun.

Tüm bunları düşünürken yıllar önce bizi pek etkileyen ve o zaman ki bakış açımızla bile düşündüren bir film arşivden elime geçti ve koydum DVD'ye...

Başlığın gelişinden de anlayacağın gibi evvvet "Forrest Gump"...

Miss gibi samimiyeti yeniden çektim içime. Zeka seviyesi normalin biraz daha altında bir yaşamı kişinin kendi ağzından tasvirleyen bu hikaye söylediğin cümlenin daha daha derinine götürdü beni... Bu arada tasvirleyen lafını bilerek kullandım çünkü gerçek yaşanan ötesine geçip Forrest'ın algısıyla film film olmuş... Algıladıklarını da basitçe tasvir etmiş.

Annesinin anlayabileceği düzeye indirerek hayatı anlatmaya çalıştığı Forrest kökene inildiğinde kaba tabirle doğru kişilere itaat etmiş ve normalde yapabileceğinin üstünün üstüne çıkmış bir adam.. Bunlar öyle küçük başarılar da değil ülke hatta dünya çapında başarılar, ödüller...

Peki bunları yapmak için ne yapmış?? Filmi yıllar önce izlesen de hayal meyal hatırlıyorsundur zaten ama ben söyliyeyim aslında cevabı başlıkta gizli.. "Run Forrest Run" hayatta yapabileceği en iyi, belkide en iyi tek şeyi yaptı koştu... Peki sen ne yapıyosun? diye düşündüm, kendini bölmeye, dağıtmaya, yetmeye çalıştığın parçaları, sonra hangisine tam olarak yetebildiğini. Forrest şanslıydı çünkü birileri onun iyi koşabildiğini keşfetti ama sen daha şanslısın çünkü nerde iyi koşabildiğini anlayabilecek zeka seviyesine sahipsin... 

ve filme dönüş..

Saf bir aşk hikayesi, Amerika'nın yakın tarihi ayrıntıları konuyla inanılmaz güzellikte ilişkilendirilen, kitabı ile kan uyuşmazlığı olduğu söylenen, 6 dalda Oscar alan (en iyi film bunlardan biri) bu filmin en sevdiğim yanı ise başında da söylediğim gibi saf ve samimi anlatımı... 

Para Forrest'ı bozmadı!! :)

Aklıma zeka seviyesi ile olmasa da hayat şartlarından dolayı okumayı bile ileri yaşlarda öğrenmiş senin de tanıdığın bir ünlü geldi.. Kibariye.. Geçenlerde bir programda rastladım kendisine ve aynı samimiyet kokusunu orada da soluduğumu farkettim. Kendi ile ne kadar rahat ve temizce dalga geçebildiğini, hep bildiklerimizi konuştuğumuz bu hayatta onun bilmediklerini de açık yüreklilikle ortaya koyabildiğini... Hayatta en iyi yapabildiği işi yaparak başarıya ulaştığını ve yüreğinin derininden çıkan sesiyle çok tarzım olmamasına rağmen beni nasıl benden alabildiğini. Kendi kendime durdum bir süre sonra seni aradım, hatırlarsın.. Telefonu açtığında tek bir şey söyledim 

"Ben Kibariye samimiyetini özledim"

ve filmden keyif aldığım çok fazla replik bulunmasına rağmen sadece bir kaçını paylaşarak yazıma son vermeye karar verdim; anneden oğluna söylenen yalın ve açık ...

"Hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsin."
"Sadece aptalca davrananlar aptaldır."

ve bir replik daha;
  • Jenny: "hey, forrest, Vietnam'da korkmuş muydun?"
  • Forrest: "Evet. şey, bilemiyorum. Bazen yağmur, yıldızların çıkmasına izin verecek kadar duruyordu. O zaman güzel oluyordu. Çölde günbatımının hemen öncesine benziyordu. Suda milyonlarca yakamoz olurdu. Tıpkı o dağ gölü gibi. Çok berraktı Jenny, sanki üstüste iki gökyüzü varmış gibi duruyordu. Sonra çölde, güneş doğduğu zaman, göğün nerede bitip, yeryüzünün nerede başladığını kestiremezdim. Çok güzeldi."
  • Jenny: "Keşke oralarda seninle birlikte olabilseydim."
  • Forrest: "Benimleydin."
  • Jenny: "Seni seviyorum."
  • Pinky: "Budur" ;)
Ps: Kendini soğuğa vurmuş pazar gününü belki kurtarabilir bir şarkı LİNK'de SeNi bekliyor. Kendimi yine Sezen Cumhur Önal gibi hissetim şimdi yaa neyse. :) 

2 yorum:

Adsız dedi ki...

forrest gump, inanılmaz keyifli, akıcı , komik ve eğlenceli bir filmdi ama yapılan aşırı amerika propagandası beni çok rahatsız etmişti...
ben filmlerden hayatım boyunca ders almaya ya da verdiği mesajı algılamaya çalışmadım, ve her zaman mesajlar içeren filmleri aşırı gereksiz buldum ama hollywood sineması genelinde bu özellikleri taşıyor, aslında amerikan emperyalizminin farklı hayat bulmuş şekillerinden biri sadece.

bu arada yazını bitirdiğin replik gerçekten de muhteşem, rüya gibi, umarım hala yeryüzünde böyle aşklar vardır....

ama unutma ki jenny her haltı yiyip , hayatını dilediği gibi yaşayıp tam bir 'loser' olduktan sonra forrest a döndü, adamdan kendi çocuğunu bile yıllarca sakladı ya....burada o yüzden hiç de imrenilecek bir aşk hikayesi olduğunu düşünmüyorum...

bu arada hayat bir çikolata kutusu gibi asla değildir, çikolata kutusunun içindeki en kötü parça bile tatlıdır..ama maalesef hayatta tatlı parçalar çok ama çok az..o yüzden de hayatımda duyduğum en polyyanna vari saçma sapan bir söz..ancak çocuğa söylenebilir, ya da forrest gibi iq su 70 olan birine :)

filmler bizi eğlendirmek için var olmaya devam etmeliler ama bence hayat dersi vermeye kalkışmasınlar, komik oluyorlar çünkü....

bu arada yazın çok samimi nihancım , film seni de ele geçirmiş :)

pinky dedi ki...

Evet çok haklısın Amerikan filmlerinin çoğunda hiç bir şey koyamazlarsa da bayrakları kesinlikle bir yerlerde görünür ki yazıda da dediğim gibi Amerika'nın yakın tarihi tarih kitabı okur gibi bünyeye verilmekte.

Jenny'e gelince kesinlikle yapmadığı bir şey kalmadıktan sonra dönüyor ona evet ama benim hayran kaldığım Forrest zaten bilmem Iq düşüklüğünden mi yoksa sevmeyi bildiğinden mi, her defasında karşılıksızca devam ediyoor sevmeye......

İşte hayatın bir çikolata kutusu olduğunu öğreten anne sayesinde zaten Sevgili Forrest Polly Polly gezebiliyor ortalarda yaa:) Jenny'i tekrar tekrar kabul edebiliyor yaa...

Filmlerin hayat dersi veremeyeceğine kesinlikle katılıyorum çünkü verilmiş hayat derslerini anlatıyor aslında çoğu... Bizler kendi senaryomuzun oyuncularıyız dediğin gibi onlar eğlendirmek ya da başka duyguları hissettirmek için varlar.

Bu arada yorum için çok çok teşekkür ederim Deniz'cim:) her daim samimiyetin içinde....

Yorum Gönder