Yeni yıl kapıda...
Bu yaşımıza kadar her eski yıl bitimi, yeni yıl başlangıcında hiç değişmeyen muhabbetlere zevkle ortak olduk. Düşünsene yılbaşı ikramiyesi geyiği mesela; ikramiye miktarının yüzeyde kapladığı alan ne kadardır, bu para ile kaç tane taksi plakası, kaç ev satın alınır ki bu evlerin Amerika vs. de olanlarının da hesabı yapılır. İkramiye ile dünya çevresi kaç kere dolaşılır, uç uca koysak Çin Seddi ile oranı nedir, bozuk para olsa kaç tondur .... of of of bunun gibi her yıl yepyeni enteresan yaklaşımlar eklenen geyiklerdir bunlar. Merak etmiyor değilim bunları hesaplaması için acaba özel bir grup ile mi çalışıyorlar. Toplanın bu yılın ikramiyesi budur, hadi saçma sapan şeylerle oranlayalım da ikramiyeyi cazip kılalım!!!
Çocukluğumdan beri farklı farklı insanlardan yüzlerce kez duyduğum ve nedendir bilinmez hala sırıtmaya sebep olan seneye görüşürüz muhabbeti. Ne yalan söyleyeyim içimden "haklısın araya biraz zaman koysak da bir süre gözünün akını görmszem demiyor değilim. Çok değil bir kaç sene kadar...
Yeni yıla yeni beklentilerle girmek, yenilendiğini düşünmek kesinlikle insan psikolojisine iyi gelen bir şey. Tamam ertesi gün gözünü açtığında geceden kalma olmanın üzerinde bıraktığı baş ağrısı tüm bedenine hükmederken yılbaşı gecesi karıştırdığın alkol miktarı mı aklına geliyor, yoksa hala bugün 1 Ocak neşe doluyor insan mı diyorsun bilemiyorum.:)
Bu yıl geçmişe kocaman bir set çekmeye karar verdiğimden ve rejime başlanılan Pazartesi'ler gibi en uygun tarihin Ocak 1 olduğunu düşündüğümden psikolojik bir temizlik kararı aldım. Notebook'um da ki tüm bilgileri bir hard diske kopyaladım ve geri kalanları sildim. Geçmiş insanın sırtında taşıdığı kambur gibi.. Bugünü ona borçlusun ama sürekli senden diyetini istiyor.. Kura çektim 12'ye çıktı, yeniden doğmak için güzel bir rakam. Diyorum ki ne yapalım biliyor musun? Geçmişimize yılbaşı gecesi güzel bir teşekkür edip, şerefine az biraz kadeh kaldırıp güzel bir jübile yapalım...
Bu kararı almama özellikle çok yardımcı olan ki emeklerini hiç inkar edemediğim 2011 yılı... Külkedisi'nin üvey annesi gibiydin, hakkını nasıl öderim bilemediğimden seni hiç yaşanmamış sayıyorum. Kazandığım deneyimler için artık istesen de istemesen de hakkını helal ediyorsun :)
Şöyle bir düşününce bir ömür ardından aynı yola çıkarım dediğim insanlar tanıdığımız gibi bu da mı varmış karakterinde, tanımaz olsaydım dediğimiz insanlar da oldu. Biliyorum, olacak.. Hep söylersin ya "ne zaman artık beni hiç bir şey şaşırtmaz desem hayat karşıma daha iyi ilizyonistleri çıkarıyor" diye :) Deme, şaşırma da.. Kendi doğrunu yaşayıp, sorgulama..
Bu gece yılbaşı; senin de benim de ayrı ayrı planlarımız var, seninkini bilmem ama benimki geçmişten geleceğe çoktan taşıdığım dostlarımla. Bu yıl klasik olsun diyorum; biraz alkol, tombala belki, belki yeni öğreneceğim poker:) hatta neden böyle bir hayal geçiyor aklımdan ama koca bir çanağın içine meyveleri doldurup bir yandan meyveleri soyarken bir yandan laflayıp kıkırdayasım var.
Çocukluğumdan hatırladığım bir kare geldi, şimdilerde Türkiye'nin en önemli ilim yuvalarında okumuş master için yurt dışında yıllarını geçirmiş ve şu anda çok büyük bir firmanın başlarından biri olmuş bir arkadaşım yılbaşında saat 12'yi Sibel Can çıkıp dans edecek diye telaşla beklerdi, acaba bu yılbaşı ne yapıyordur? Sibel Can dans etsin diye beklemediği kesindir de.. O zaman bir espirisi vardı tabi dansözün. Hiç sevmedim, hiç de sevmiycem... Zaten etraf dansöz dolu.. Kulakların çınlasın Sevgili Serdar Ortaç ya da vazgeçtim çınlamasın, hiç gerek yok :)
Yılbaşının bize ait olmasa da en sevdiğim özelliği her yerde noel şarkıları çalması. Çok şekerler ve kesinlikle beni mutlu ediyorlar hatta sözleri de genelde saçma ya da fazla sevgi dolu buluyorum. Melodileri birbirine benziyor ve bir anda sağa sola ritm tutuyorken bulduruyorlar kendimi, işin garibi sallanırken de hiç bir şey düşünmüyorum. :) Bir kaç kere alışveriş yaparken, kitap alırken kaptırdığım oldu kendi kendime. Ayıldığımda kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyorum.
Ah ah bknz koç burcuyum ve şu en Sayın Rezzan Kiraz büyük değişimler yaşayacağımı söylüyor. Sıra dışı değişimler beni bekliyormuş, beklenmeyeni bekle diyor, tatlım geç kaldın demek istiyorum. :)
Bu arada lütfen gerekli olmadığı sürece geçmişte bıraktıklarımız ile konuşma, defalarca konuşup altını çizdiğin şeyler sadece konuya yaptığın vurguyu arttırır ki sıkıntı bu noktada yine, yeni, yeniden başlar..
Derken aklıma bir şiir geldi her defasında okumaktan çok keyif aldığım.. Arjantinli yazar Jorge Luis Boges'in "Anlar" şiiri hani "eğer yeniden başlayabilseydim hayata" diye başlar. Şiiri google da şu an ararken Can Yücel'in başka bir şiirine gözüm takıldı. Sanırım şiir yazsam bu şiiri ben yazardım, tamam yaa en azından yazmak isterdim.. :) Hatta yazdığım bir kaç blogun özeti bile diyebilirim.
Can Yücel’ den
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlamaYarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok darda iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illaki sağlık olsun!
Çok uzatmayacağım bu gece keyifle iç, sohbetle ye ve tüm tatlı tatsız ne varsa o gece orada bırak....
Ps: Sen de lütfen artık şu kırmızı çamaşır geyiğinden kurtul. Şarkımız tabiki günün anlamına uygun olacak, Link'den dinleyebilirsin.
0 yorum:
Yorum Gönder