Sayfalar

2012-06-24

Ne İstemediğimi Biliyorum... Sen?



Uzun yıllar önce şemsiye ile gezen insanlara "hah" derdin... "Yağmurun tadını bile çıkaramıyorlar..."
Şimdilerde gökte gördüğün bulut bile değil bulutumsu kurtarıcın ilan ettiğin şemsiyeni yanında sürümene yetiyor. Belli ki zamanla unutuyor insan zevk aldıklarını, kaygılar değişiyor.

İlk gençlik yıllarında hayat insana istediklerini saydırıyor birer birer, belli bir yaştan sonra ise istemediklerini öğretip isyan ettiriyor... Zaman zaman ne istediğini bilmediğin oluyor ama neyi istemediğini çok iyi öğreniyorsun. Bakıyorum da cümlelerin artık ...şunu istiyorumla başlamıyor, ... bunu istemiyorumla başlıyor.

İnsanın hayat deneyimleri iyi ya da kötü insanı bir yerlere sürüklüyor, çok net! Bunu hala anlayamadıysan şu kısa ömürde zaten aynı havayı soluyor olmamız bile seninle büyük paylaşım, gerisi için ilişmezsek :)

Yağmur yağdığında eğer sevmiyorsan yağmurun samimiyetini al şemsini, sığın altına.. Saçların bozulmasın diye kaygı duy, peki.. Senin için de zevkle ıslanırım ben :)

İnsanın istemediğini bilmesi güzel şey ama şunu fark ettim az önce hani bilindik balıkçı hikayesi var yaa; 

 Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika'nın küçük bir kıyı kasabasına uğramış. Limanda gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı...

"- Merhaba balıkçı" diye seslenmiş, "... bu balıkları kaç zamanda tuttun?"

"- Bir iki saatimi aldı" demiş balıkçı...

İştahlanmış bizim iş adamı;

"- E, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın?" diye sormuş.

"- Bu kadarı bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmiş balıkçı.


Şaşmış balıkçının bu kanaatkarlığına iş adamı; "Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki" diye üstelemiş. balıkçı, özetlemiş bir gününü:

"- Sabahları açılır, biraz balık tutarım. Sonra çocuklarımla oynarım. Öğleyin karımla biraz siesta yaparım. Akşamları amigolarla beraber gitar çalıp şarap içer, geç vakte kadar eğleniriz. Oldukça meşgul sayılırım sinyör".

Gerinmiş Amerikalı:
"- Bak" demiş "... ben sana yardımcı olabilirim. Bu işe daha çok zaman ayırmalısın. Daha büyük bir tekne bulup daha çok balık tutmalısın. Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylece, yakaladığın balığı aracılara değil, doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta zamanla kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Kısa zamanda balıkçılık sektöründe bir numara olursun".

balıkçı merakla "Bunları yapmak kaç sene alır sinyör" demiş:

"15-20 yılda halledersin" demiş Amerikalı, "Ama sonrası daha parlak: Zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın, kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın."

"- Milyonlar ha..." diye tekrarlamış balıkçı... "Eeee... sonra?"

"- Sonra emekli olursun. Küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. İstersen zevk için balık tutarsın. Çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın. Akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın. Nasıl...? Mükemmel değil mi?"
İnsan önce mutlu oldukları ile başlıyor hayata sonra zorundalıklar devreye giriyor, hayaller hırsa dönüşüyor ve eğer kaptırmadıysan gidişata, egona yenilmediysen, gerçeğini kaybetmediysen yine dönüyorsun ilk defa yaşıyormuşçasına her şeyden zevk almaya..

Şu ünlü "Joe Black " filmi var ya hani Brad Pitt'in ilk defa ilgini çektiği heh işte onda sevdiğin sahnelerden biri adamın tatları da bir çok şey gibi yeni denediği anlarda mimikleri... Kaşığı ağzında bırakıp gözlerini kapatması.. İşte aynen o mimiklerle ilk defa tadarcasına yeniden keyifle yaşamaya başlıyorsun hayatı. 

Yukarıdaki hikayede balıkçı gidişatı başkasının ağzından dinleyebilecek kadar şanslı; hayatta sana bunu anlatacak kimse olmuyor, sen yaşayarak öğrenmek zorundasın. Balıkçı gülüp geçiyor teklife sen ise yaşıyorsun ardına bakmadan. 



Seni bilmiyorum ama ben mutlu olduğum yolda balık tutarak, manzaranın tadını çıkararak hayata devam edeceğim.. (Bu arada balık tutmak misal tabii ki, keşke o kadar sabırlı olsam, sağa sola bakarım, müzik dinlerim, simit yerim, midyeciyi gözlerim, yanımdaki balıkçıya gözüm takılır hakkında tweet atarım.. Benden balıkçı olmaz ayrı :)

Basamakları çıkarken, ilk yağan yağmur, ıhlamur kokusunu; poşet değil demlenmiş çay samimiyetini; köprüden geçerken yaşadığın eşsiz şehrin güzelliğini; deniz kenarında akşam üstü yürümenin keyfini, büyük masalı dost sohbetlerini vs. es geçmemeni diliyorum. Yaşamak zorunda olduğum bir hayatım var ve ben hayatın kaldırma kuvvetine inanmaktayım... Yazının başına döndük sanırım ne istemediğimi biliyorum. Darısı başına..

PS: Dinlediğim şarkı LİNK'te ve ben hala seninle bu şarkıda yavaşça sallanarak dans etmek istiyorum :) Düşünmeden, tebessümle..
 


0 yorum:

Yorum Gönder